İkbal'e Mektuplar-38 (Hayaller Gerçek Olsa)

İkbal'im...

Bak şimdi...

Yakmışız gemileri Tarık bin Ziyad gibi,arkamıza bakmadan, çıktığımız aşk yolundan bir daha geri dönmemek için tüm gemileri yakmışız. 

Atlamışım otobüse,uçağa,arabaya basmış gelmişim Yozgat'a, siz bir kaç parça eşyayla hazırlanmışsınız köşe başında bekliyorum sizi, koşar adım geliyorsunuz. Atlıyoruz arabaya doğru Ankara'ya, aldığımız biletlerdeki koltuklarımıza kuruluyoruz. O uçak yanımda sevdiklerim varken güzel ülkemin semalarında süzülerek en sevdiğim şehre doğru yol alıyor. Adana,ya geliyoruz.

Atlayıp bir taksiye doğru evimize doğru yön veriyoruz içimizdeki heyecana.

Gece saat olmuş, oğullarımız, kızımız uyuya kalmış kollarımızda sen sessizce açıyorsun kapıyı,içeri girip onu yatak odasına yatırıyoruz, onlar rahat uyusun da biz hemzeminde de yatarız diyoruz.

Sonra bir çay koyuyorum ben, soğuk deyip kombiyi sonuna kadar açıyoruz.

Çaylarımızı yudumlarken sen yarı uzanır vaziyette kucağımdasın. 

Bir yandan birbirimizin gözlerinin içine bakıyor bir yandan kalp atışlarımızın ritmini düzene sokmaya çalışıyoruz. Kupa bardağımdaki çaydan bir yudum alıyor sonra gözlerimi kapatıp açıyorum. Rüya gibi bir şey diye geçiriyorum içimden.

Gece saat tam 3'ü gösterirken gözlerin mahmur bir uykuyu çağırıyor gibi küçülüyor. Sonra tek kişilik yatağa geçip uzanıyoruz. Bir müddette bu uzanışın keyfini sürüyoruz.


Sen sol kolumun üzerinden göğsüme doğru serilmişsin, ben sana sımsıkı sarılmışım.

Bir süre sonra esselatü hayrün minen nevm diyor müezzin, usulca doğruluyorum yanından, güzel bir abdest alıp evin en karanlık kısmında huşu ve hudu ile sabah namazını kılıyor namazdan sonra sizi bana bahşettiği için Tanrı'ya şükrediyorum.

Namazım bitince tekrar koynuna giriyorum. Bir ara yarı araşık gözlerini açıp ben olduğumdan emin olmak istercesine bir çekingenlikle bakıyorsun bana, emin olunca sokuldukça sokuluyorsun koynuma.

Sonra öpmeye başlıyorum seni... Dudağını,yanağını,gözünü,burnunu,alnını,boynunu her yerini öpüyorum.

Sabah olunca siz uyanmadan, daha horoz sesleri kilitliyken, kargalardan daha erken uyanıp kahvaltı hazırlıyorum size, gidip sıcacık pide ve nutella alıyorum ekstradan.

Güzel bir kahvaltı yapıyoruz. Sonra orurup neyi nasıl yapacağımıza karar veriyoruz. Eşyalarımıza, evimize,barkımıza, çocukların okuluna...

Sonra sensiz geçen zamanlara inat senli zamanlar geçiriyorum.

Sabah olunca beni işe öperek uğurluyorsun, akşam eve geldiğimde öperek karşılıyorsun. Yemeklerimizi hazırlamışsın. Allah'ın verdiği nimetlerle karnımızı doyurup, çocuklarımıza öğrettiğim yemek duasını okumalarıyla bu nimetlere teşekkür ediyoruz.

Hep birlikte topluyoruz masayı, sen Türk kahvesi yapayım mı diye sorduğunda oğullarıız hadi baba camiye gidelim diyor. Gelince içeriz diyorum.

El ele tutuşup köşedeki camiye yatsı namazını kılmaya gidiyoruz. Baba ve oğullar yan yana kılıyoruz namazımızı.


Bir gün mutlaka aşkım...

-iphone'umdan gönderildi.-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder